27 Mayıs 2018 Pazar





Öğretmenim Hasan Ali Yücel
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
ISBN: 9789944886475
Sayfa: 211 sayfa
Basım Tarihi: 2008
Cumhuriyet dönemi aydınlanmacılığına ivme kazandıran, eğitimi kendisinden önceki birikimi değerlendirerek, Kurtuluş Savaşı’nı sürdürme anlayışıyla dizgeleştiren bir mavi destan, Hasan Âli Yücel…İkinci Dünya Savaşı’nın yoklukları, sıkıntıları içinde, bir eğitim seferberliği sürdürülmektedir. Beş yüz binden çok insan silah altındadır. Demir, çimento bulmak olanaksızdır. Ama boş topraklara çadır kurarak işe başlayan köy çocukları, karanlıkları ışığa kavuşturmaktadır…Başaran, işte bu benzersiz dönemi ve dönemin mimarı olan o güzel gözlü, tok sesli öğretmeninin sesini soluğunu bugüne taşıyor …
Özet
Sayın Hasan Ali Yücel,
“Milletin layık olduğu seviyeye kısa zamanda varabilmesi için büyük bir hamle lazımdı ve bu hamle ancak milletin içinden, ortasından gelirse bir sonuca götürebilirdi" diyerek yazıma başlamak istiyorum. Hasan Ali Yüceli'ninde dediği gibi milletimi kurtaracak kişi yine kendi içimizden çıkacaktır. Kitap Mehmet Başaran tarafından Hasan Ali Yücel'in bir biyografisi olarak yazılmıştır. Sırasıyla Büyük Aydınlanmacı, Bakan Yücel, El Koyduğumuz Dava, Özgürleşme Eylemi Köy Enstitüleri, Enstitülerin Kapatılması Ya Da Karşı Devrim Süreci ve Sonuç olmak üzere toplamda 6 bölümden oluşmaktadır. Kutsal bir meslek olarak gördüğümüz öğretmenlik ile konumuza başlayalım öğretmenlik bizim için ne ifade ediyor? Ülkemizin geleceği aydınlanmacı kişilere mi  bağlı ,sistem olmak neyi gerektirir ? gibi sorular sanırım bize cevabı verir Köy enstitüleri ile atılan adımları yaşanan zorlukları kızların ve erkeklerin okuması gerektiğini başından geçen olayları anlatıldığı bir kitap olarak nitelendirebiliriz. Bir savaştan çıkmış ikinci savaş patlak vermiş olduğu yıllarda bir eğitim seferberliğini başlatıldı sistemin bir bütün olarak enjekte edildiği ve üstün başarılar elde edileceği zaman engel olunduğu köy enstitüler temel olarak kitapta işlenmektedir Mehmet başaran kendi hayat hikayeleri ve Hasan Ali Yüceli hayranlıkla anlatmış olduğu kitap eğitimde atılan seferberlik adımlarını köy enstitüler ile açıklamaktadır.
Kitap Mehmet Başaran'ın Hasan Ali Yücel ile tanışması ve neden ona öğretmenim dediğini açıklamasıyla başlamaktadır. Kitapta Hasan Ali Yücel'in Köy Enstitüleri'nin kurulması, işleyişi ve kapatılması sürecinde yaptığı çalışmalar anlatılmakta ve okurlara Hasan Ali Yücel'in kişiliği ve karakteri hakkında önemli bilgiler sunulmakta ve dönemin siyasi havası oldukça açıklayıcı şekilde yansıtılmaktadır. Hasan Ali Yücel'in Köy Enstitüleri'nin açılması ve yayılmasında çok önemli çalışmaları olmuştur. Dönemin İnönü gibi önemli siyasetçilerinden başta büyük destek gören bu çalışma aynı zamanda politiklerin belli bir kesimi tarafından muhalefete maruz kalmıştır. Köy Enstitüleri yalnızca köy okulları ya da öğretmen okulları değildir. Köydeki çocukların yaparak yaşayarak öğrendiği, öğrendiği bilgileri köy halkına aktardığı ve marangozluk, terzilik, ziraat gibi birçok uygulamalı derslerin bulunduğu bir enstitüdür. Köy Enstitüleri'nde özellikle okuma çalışmalarına çok büyük önem verilmiştir. Hasan Ali Yücel bakanlığı boyunca birçok önemli tercüme çalışmaları olmuş 500 civarı eser tercüme edilmiş ve bu okullarda da okutulmuştur. Kitapta bu önemli çalışmalar ve enstitülere bakış açısı bizzat bir enstitülü tarafından yapıldığından kitap okurlara farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Kitapta Hasan Ali Yücel'in bazı yazışmalarının orijinal hallerinin ve dönem fotoğraflarının yer alması dönemin havasını yansıtmak açısından başarılıdır. Hasan Ali Yücel'in yazdığı şiirlerin ve deyişlerin yer alması onu sadece bakan olarak değil aynı zamanda bir şair olarak da değerlendirebilmemize olanak sağlamaktadır. Hasan Ali Yücel her zaman doğrunun yanında olmuş, hakkında çıkan iftiralara rağmen edebini bozmamış, eğitim sistemi ve ülkesi için en iyi olduğuna inandığı dava hakkında uğraşmış biri karakterdir ve etkileri yadsınamaz. Kitapta aynı zamanda Köy Enstitüleri'nin kurulmasında emeği büyük olan İsmail Hakkı Tonguç'tan da yer yer bahsedilmektedir. Yazar dönemin siyasi çehresinden de oldukça geniş bahsetmektedir. Köy Enstitüleri kurulurken destek olan siyasetçilerin daha sonrasında propaganda ve arkası boş iddialarla kapatılırken bilerek sustuklarını ve bu enstitülerin siyasette oy kazanılmak için kullanıldığını anlatan yazar dönemin siyasi havasını oldukça iyi yansıtmıştır. Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra yapılan 60 darbesi ve darbenin sonrasında yazarın ve dönemdeki kişilerin darbeye bakış açısı da kitapta yansıtılmıştır. Son olarak değerlendirme yaparak kitabı bitirmiştir
Kitap Hakkındaki Görüşlerim
Mehmet Başaran tarafından yazılan kitap anlaşılır bil dil ile yazılmıştır.. Hasan Ali Yücel'in biyografisi olarak yazılan bu kitapta Yücel'in bakanlık dönemi ve yaptığı işler, şair ve öğretmen yönleri, kişiliği ve karakteri hakkında oldukça tatmin edici bilgiler yer almaktadır. Ayrıca Yücel'in kendi ağzından yazı ve şiirleriyle onu daha yakından tanımamıza olanak sağlamaktadır. Yazar dışında başka kişilerin de Yücel hakkında bazı düşüncelerine yer verilmiştir.
Eleştirilerime gelecek olursam bir biyografi olarak yetersiz bulduğumu söyleyebilirim. Yücel'in çocukluk yılları, ailesi, toplumsal çevresi, öğrenim hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Daha çok yetişkinlik döneminde yaptığı işlerden bahsedilmiştir. Ayrıca kitap 6 bölümden oluşmakta olsa da bölümler arasında bir düzenleme,  bulunmamaktadır. Bilgiler oldukça dağınık şekilde yer almaktadırlar.
Kitapta en etkilendiğim bölüm ise  
Ali Çuhadar, Anadolu bozkırından,
Çorum’un bir köyünden Hasanoğlan’a
öğrenci olarak gelir. Öğretmeni ona basımevinin sobasını yakma görevi verir. Yakıt kömürdür. Ali, köyünde tezek,
odun yakar. Kömürü öğretmeni anlatmıştır ama nasıl yakılacağını bilmez.
Çocuk acemi. Kömürü sobaya doldurur, altından kibriti çakar, kömür bir türlü yanmaz.
Bir kutu kibrit biter ama çocuk sobayı yakamaz. Odada bulunan orta yaşlı
bir adam küçük Ali’yi izler ve;
"Oğlum, sobayı yakamadın. Beraber yakalım mı?" der.
Ali, öğretmenine mahcup olmamak için odadaki adamın teklifini hemen kabul eder.
İçten içe çok sevinir.
Kömürü birlikte boşaltırlar.
Adam: "Bak oğlum, şu köşede tahta parçaları var, onları getir. Orada keser var, onu da getir."
Getirilir ve tahtalar birlikte kırılır, sobaya yerleştirilir.
 Aralarına kağıt konur.
Ve kibrit çakılır kağıtlar anında tutuşur.
Adam: "Nerelisin?"
Ali Çuhadar: "Çorumluyum, amca."
Adam: "Kızlar da geldi mi?"
Ali Çuhadar: "Gelmedi amca."
Odunlar iyice tutuşur odadaki adam bir kürek kömürü sobaya koyar.
O sırada okulla ilgili sorular da sorulur Ali Çuhadar'a...
Ve adam, Ali'ye bir kürek kömür attırır ve soba yanmaya devam eder.
Ali Çuhadar, odadaki adamın bir an önce gitmesini ve öğretmeninin başarıyla sobayı yaktığını görmesini ister.
Tam o sırada soba yakma görevini veren öğretmen içeri girer.
Odadaki adamı görünce "hazır ola" geçer.
Ali şaşırır...
Adam; "Allaha ısmarladık" diyerek Ali'nin
elini sıkar ve dışarı çıkarken Ali merak içinde öğretmenin ceketini çekiştirir ve "BU AMCA KİM?" diye sorar..
Öğretmenin cevabı:
Hasan Ali Yücel, oğlum. Milli Eğitim Bakanımız.
Okulumuzu ziyarete gelmiş. 
Düşünki bir mili eğitim bakanı size soba yakmayı öğretiyor ve yardım ediyor Anadolu'nun ücra bir köşesinde tabi siz onun milli eğitim bakanı olduğunun farkında bile değilsiniz sadece içinizden ne kadar şefkatli bir insan diyerek anıyorsunuz yani sonuca bağlamak gerekirse kişinin kalitesi makam mevki değil insaniyetlik vatan aşkı sayı ve sevgisi olduğunu buradan çıkarım yapmamız gerekmekte hepimiz insanız ama hepimiz melek değiliz bu yüzde eğitimimizin gelişmesi ve geleceği inşa etmek adına hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız sorumluluktan kaçmamalıyız bu kitaptan anlayacağımız gibi ülkenin dört bir tarafına eğitim götürmek için yargılanan insanların dışlanan insanların vatanına milletine sırtına dönmeden çilelere katlanmalarının öyküsünü dinlemiş bulunmaktayız. Bu gelecek hepimizin hepimiz daha çok çalışmalı daha çok sorumluluk almalıyız bir öğretmen adayı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi öğretmenler gelecek nesil sizin eseriniz olacaktır diyerek sözlerimi tamamlıyorum, saygı ve selamlarımla hoşça kalın…



ÖGRETMEN OLMAK
                                                           “Bir Can’a Dokunmak”
“Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, bu kitapta genç fidanları taptaze umutlara dönüştüren öğretmenlerimizi konuşuyorlar.


Eğitim ve öğretmenlik hakkında bugüne kadar biriktirdikleri kuramsal, tarihsel ve güncel fikirlerini paylaşmak üzere bir araya gelen Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, uzun soluklu bir yol arkadaşlığı kurdular. Yaklaşık bir yıla yayılan bir zaman dilimi içinde, sadece İstanbul`da değil, Türkiye`nin çeşitli kentlerinde "öğretmen"i konuştular, tartıştılar ve bütün bu kayıtları, elinizdeki kitabın malzemesini teşkil edecek şekilde düzenlediler.”

Kitap Adı : Öğretmen Olmak (Bir Can'a Dokunmak)
Sayfa Sayısı:208
Yazar :Doğan Cüceloğlu,&İrfan Erdoğan
ISBN: 9786053743774
Boyutlar: Kapak14x21, Karton Kapak
Yayın evi : Final Kültür Sanat Yayınları / 2013
En son basım : 21 Baskı
Özet
"Öğretmen olmak, öğretmenlik yapmayı aşmak demektir." diyor Doğan Cüceloğlu ve "Bir öğretmenin mesleki yaşamının en önemli işlevi, öğrencilerin yaşamında güçlü bir tanık olarak yer alması ve öyle kalabilmesidir." diye ekliyor İrfan Erdoğan"  Öğretmen olmak yürek işidir. Eğitimci olmak adanmışlık ister, diyerek yazıma başlamak istiyorum. Öğretmenliğin ve öğretmenlerin sıkça tartışıldığı bu günlerde okunması gereken iyi bir kitaptır. Ben ise bu kitabın tüm öğretmen adaylarına okutulması gerektiğini düşünmekteyim. Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan ikilisinin diyaloğu ile oluşan öğretmen olmak ile öğretmenlik yapmak arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Kitapta öğretmenlik üzerine hoş bir sohbet yer almakta ve gerçek bir öğretmenin yapması gerekenlerden söz edilmektedir…  Kitabın en önemli özelliği öğretmenlere yönelik olmasıdır. Öğretmen olmayanlar ise bu kitabı okuyarak belki öğretmenler hakkındaki düşüncelerini geliştirebilirler. Öğretmen olmanın derse girip çıkmak olmadığını gösteren bu kitabın içeriği dopdoludur. Kitap özellikle ilk üç bölümüyle dahi ilgi çekicidir. “Eğitim ve Öğretmen”, “Öğretmen Olmak” ve “Kim Öğretmen Olabilir? ”bölümleriyle kitabın genel yapısı başlangıçta ortaya konmuştur. Bu üç bölümü saymazsak kitapta yaklaşık 15-16 farklı bölüm daha yer almaktadır. Kitabın her bölümü birbirinden dolu konuşmalara ve fikirlere sahiptir. Yoldan birisini çevirsek ve öğretmenlik mesleğinin ona ne anlattığını sorsak alacağımız cevap mesleğin kendisiyle ilgili değil sunduğu imkanlara yönelik olabilir. Bunun sorumlusu toplumun kendisi olsa bile öğretmenlik gün geçtikçe zorlaşan bir meslek haline dönüşmektedir. Yeni öğretmen adayları hazır olmadan öğretmenliğe adım atmakta, kendi geleceklerini ve aynı zamanda çocukların geleceklerini tehlikeye atmaktadırlar.  Bu eserin öğretmen adayları tarafından okunması ve hatta öğretmen olmak isteyenler tarafından okunması gerekir. Onlar için son derece öğretici ve yol gösterici bir kitaptır. Öğretmen olmak ile öğretmenlik yapmak arasındaki farkın anlaşılması için son derece kıymetli bir eser olduğunu yinelemeliyim. Bir parantezi ise öğretmenlikle alakası olmayan kişiler için açmalıyım. Bu kitap, sağda solda öğretmenliği tartışırken, en azından “kolay meslek” ithafında bulunurken daha dikkatli olmak gerektiğini aşılamaktadır. Kitabın en önemli özelliği ise tereddütsüz düşünmeye sevk etmesi, keyifle okunabilecek bir dilde yazılmasıdır. Kitapta öğretmen olmak ile öğretmenlik yapmak kavramları çok incelikli olarak irdeleniyor. Bu ikisinin farklı şeyler olduğunu anlamamızı sağlıyor... Türkiye'de eğitimde çerçeve yoksunluğu sorununa değinen kitap öğretmeni bir insan olarak ele alıyor ve sistemin onu müfredatlar ve yaptırımlarla mekanikleştirmesine; öğretmenlik yapmaya sevk etmesine baş kaldırıyor... Öğretmen insan olduğu gibi öğrencisi de insandır ve bir varoluşu vardır. Doğal olarak eğitimin öznesi hem öğretmen hem de öğrencidir. Kitapta da eğitim; öznesi öğretmen ve öğrenci olan bir cümleye benzetiliyor. Öğretmenin bilim insanı ve filozof olduğunu bize söyleyen kitap öğretmenin ev, aile, mahalle hayatına da oldukça doğal bir bakış açısıyla değiniyor. Öğretmenin kendinden hareket etmesi, tanıklığı ve öğretmenler için çağımızın özgürleşme sorunu gibi kavramlar tartışılıyor. Anlayacağınız o ki bir bütün olarak, bir insan olarak büyük resmin içinde öğretmen olmak her şeyiyle ele alınıyor. Bu kitabın temel hazırlanış biçimi, ana düşüncesi eğitim sisteminin en önemli ögesinin öğretmen olduğunu  vurgulamaktır, nedeni ise söyle açıklayabiliriz son dönemlerde  sınıf ortamlarına, okula, teknolojiyi; öğretmen dışındaki her ortamın iyileştirilmesi yapılıyor fakat istenen başarı yakalanamıyor buradaki temel prensibin gerçek öğretmen anlayışının olması gerektiğini belirmek isterim. Kitapta da belirtiği gibi eğitime ayrılan kaynakların artırılması müfredatlarını değiştirilmesi, yeni okullar ve dersliklerin yapılması teknolojik donanımların iyileştirilmesi... Bize göre bunlardan hiçbiri eğitim sisteminin kaderini etkilemede "öğretmenler" kadar etkili değildirler. Öğretmenliğin hayatın her alanında olgunu evde bir anneyken yoldan giderken bir babayken iş  yerinde yöneticilik yaparken siyası liderlik yaparken aslında hep bir öğretmenlik ruhu içerisindeydik. Resmi bir bütün olarak algılarsak geleceğimizi şekillendirmemiz iyi öğretmen yetiştirmeden geçtiğini belirtmek isterim ve öğretmelere daha fazla değer verilmesi gerektiğini, özgürce hareket etmelerin sağlanması gerektiği görüşündeyim. Kitapta en öne çıkan mesele öğretmenlik yapmak ve öğretmen olmak kavramları arasındaki ince ayrım. Bu meselenin kitabın ana felsefesini oluşturduğunu söyleyebilirim Öğretmen olmak ve öğretmenlik yapmak arasındaki farkı nedir? Diye sorarsanız kitaba göre söyle bir cevap vermem gerekir herhâlde; Olmak, adanmayı gerektiren ve çağrıştıran bir fiil iken; yapmayı, görev addedilen şeylerin yerine getirilmesi olarak görüyoruz. Öğretmenlik, polislik, valilik vazife olarak addedilirse yapılır. Vazifenin ötesinde fedakarlık ve adanmışlık olarak görülürse olunur, yani öğretmen olunur, polis olunur, vali olunur. Olma ile yapma arasındaki ince çizgiyi herkes kendi hayatında görebilir. Olma ve yapma kavramlarını birbirinden ayrıştırarak, bireylerin kendi kendilerine ayna tutabileceklerini düşünüyorum. Bu iki kavramı kullanarak herkes kendi sorgulamasını gerçekleştirebilir. Öğretmenlik yapılmaz, öğretmen olunur. Öğretmenlik yapmak sadece müfredatı anlatıp görevini yapmak demek değildir. Öğretmen öğrencisini sadece dersini dinlemeye gelen bir yüz olarak değil hayatını değiştireceği bir can olarak ele almalı, sevgi ve saygıyla onun da bir birey olduğunun bilincinde olarak davranmalıdır. Kitap hakkında düşüncelerime gelirsek; Kitabı okudukça yalnızca öğretmenler için değil, aslında her birey için bir tür kişisel gelişim kitabı olduğunu da fark ediyoruz. Öğretmenlere ve kendini "öğretmen olmaya" adayanlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Kitap öğretmenin hayatının her alanının hatta çok önemsemediği detayların bile bir çocuk için ne kadar değerli ve karakterinin oturmasına etkili olduğunu anlatıyor.
Beni en çok etkileyen noktalardan biri de toplumun ve bulunduğumuz eğitim sisteminin öğretmene verdiği değerin günden güne maalesef değişmesidir. Umuyorum ki bu kıymetli eğitimcilerimiz hoş sohbetleriyle birçok öğretmenimize ışık olur ve birçoğumuz da sesi olur. Sıkılmadan okuyabileceğiniz kendinize  ayna tutabileceğiniz bir kitap olmasının yanında anıları ve hikayeleri gözünüzde canlandıra bileceğiniz bir kitaptır. Kütüphanenizde küçük bir yer ayırmanız dileğiyle...



Öğretmenim Hasan Ali Yücel Yazar:  Mehmet Başaran Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları ISBN: 9789944886475 Sayfa: 211 sa...